Cumartesi, Mayıs 14, 2011

kardeş doğum günü pastası

2 teşebbüs
ileriye yönelik sevimli bir hayalim var.emekliğe ayrılınca kendi kendime pastalarımı yapabileceğim bir pastahane.pasta yapmayı çok seviyorum ben ve bütün pasta işlerini kendi üstüme alıyorum.
kardeşime doğum günü pastası yapmak üzere,kek yapayım dedim.yeni bir tarif buldum kendime en çok kabaranından,biraz tarife uygun biraz karardan hazırlayıp fırına attım.üst süsleme için de bir sürü planlama yaptım aklımdan.
ve kek mükemmel bir şekilde kabarıp,yumuşacık oldu.heyecanlanıp herkesi sırayla çağırdım,"gel kekime bak" diyerek bir de çatal tutuşturdum ellerine yumuşaklık kontrolü yaptırtmak amacıyla.
gel gelelim o kek o kalıptan bir türlü çıkmadı.bir bakın ben çıkaramadım diyerek içeriye gönderdim ve kek kalıptan çıkmış ama paramparça bir şekilde geri geldi.o an yaşadığım karmaşık duyguları,"nazar değdi,nazar" nidalarıyla anlamlandırmaya çalışırken,parçaları birleştirerek pasta elde etme kararımı aldım.hem kendimi puzzle oyunu oynuyor gibi düşünebilirdim.
o parçaları yerleştirme işleminde yaşanabilecek bütün aksilikleri yaşayıp,en son da ufaklıkla beraber üst süslemeyi yapmaya çalıştık.e tabi bozuk bir tabanda ne kadar başarılı bir şekil elde edebilirdik ki.ve sonuç;


akılmdaki hiçbir şey gerçekleşemese de yine de pasta formatını kazandı gibi.neyse önemli olan dış görünüş değil,içi diyeceğim ama iç durumunu hiç karıştırmamak lazım.önemli olan tadı diyelim öyleyse.
iyi ki doğmuşsun kardeşciğim yoksa zorluklar içinde pasta yapmayı nerden bilebilirdim bir de 18i bitirdi ne zaman büyüdü bu çocuk bu kadar.
Continue reading →
Pazar, Mayıs 08, 2011

ah anneciğim vah anneciğim

2 teşebbüs
konu anne olunca kuracak fazla cümle bulamıyorum.anneme ne zaman bir yazı yazmak istesem,ortalık olmadı diyerek atılmış bir sürü kağıtla dolardı eskiden.çünkü annemi anlatmak hep yetersiz kalıyor.
yıllar önce sayfalar süren bir yazı yazmıştı annem benim için,kızıma mektup konulu bir yarışma için.derece alan yazısını başta okumamıştım,sonra getirdi bir akşam."aman da beni anlatırmış" diye gülerek başladığım mektubu yarısından sonra okuyamamıştım ağlamaktan.ve üstüne ona böyle bir mektup borçlu hissetmiştim.
zordur anneyi tarif etmek.uzun zamandır da denemedim.bir gün yazacağım ertelemesinde hala.ve bu erteleme daha uzun süre devam edecek gibi.
yazacak dokunaklı cümlelerim yok elbette.hala yanımda çünkü,acı bir hatıramız olmadı da.farkettiğim bir şeyse yanımızdakilerin kıymetini,gidenlere oranla daha az biliyoruz.büyük bir ihtimalle bir özlem anında yazacağım borçlu olduğum mektubu.
çok şey değişti ilk annemi tanıyıp,anne dediğimden beri.anne kelimesi merhameti,şefkati,sevgiyi temsil ediyor bende.müslüm gürses'ten geliyor öyleyse,biz anneden böyle gördük :)
her gece yattıktan belli bir süre sonra gelip öperdi,üzerimi örterken.ben de her gece geleceği vakti beklerdim uyanık,o geldiğinde ise uyumuş gibi yapardım,hiç kıpırdamaz,uyuyup uyumadığım sorusuna cevap vermezdim  öpsün diye.bazen elinde bir sütle gelir,uyuyup uyumadığımı sorardı.o zaman cevap verirdim geri çevirmemek için elindekini.bardağı bitirmemi bekler,üzerimi sıkıca örter ve giderdi.o gece öpücüksüz dalardım uykuya,en azından karnım tok diye avuturdum kendimi.
çok güzeldir annemin sesi.ve her sabah o sesle uyanmaya öyle alışmışım ki,alarm sesleri çok soğuk geliyor şimdilerde.que sera sera şarkısını söylerdi,bitince "bir daha" derdim yine söylerdi.orjinal halini bilmem o şarkının ben.annemden dinledim hep,başka bir sürü şarkı gibi.ve en çok ona eşlik etmeyi sevdim küçükken alttan alttan söylerdim sesim yetmediği için,şimdi ise bastırıp hatasını yakalayınca "yanlış söylüyorsun bak doğrusu böyle" diyorum.boynuz kulağı aştı deyiminin verdiği hissi ona yaşatayım diye.
mesela annesiz tek çizgili pantolon ütülemek çok zor değil mi ?
gün gelecek belki her annesinden uzaktakiler gibi yemeklerini özleyeceğim.olsun her özlediğimde gelebilirim değil mi?
ve annem öyle güzel gülüyor ki bu gülüşü her zaman hissedebileceğim değil mi?
yine çok bir şey söylemeyeceğim ama yıllar değişse,ben değişsem, herşey değişse de annemin elinin saçımda bıraktığı his hiç değişmedi.
e konu anne olunca tabi http://fizy.com/#s/1aheyr :D
Continue reading →
Cumartesi, Mayıs 07, 2011

günaydın haberleri

2 teşebbüs
bu güzel cumartesi gününde,çok erkence kalkıp blogumun bozulmuş ayarlarıyla oynadım.güzel cumartesi dedim çünkü;tam şu anda o kadar güzel kuş cıvıltısı sesleri geliyor ki,zor tutuyorum kendimi evde.evet evet doğru tahmin benim yine protez ödevimi yapmam ve haftaya olacak sınavlara çalışmam lazım,evde olmalıyım bugün yani.
bloguma yorum yapılamıyormuş,hemen sorunu gidereyim geçici olarak bu şekilde kullanayım dedim,bir de en son girdi ocak ayında yayınlanmış olunca aklımda herhangi bir konu olmamasına rağmen yazmam lazım gelir malum.
gündemler hakkında kısa kısa bir şeyler yazayım en iyisi.

mesela bu sene bahar ayı yaşanmıyor.çokca karşılaştığım yorum üzerimde kasvet var şeklinde oldu.havaların dengesiz çoğu zaman soğuk olması gerginlik yapıyormuş.lakin ben bu havaları çok severim ve durumdan hiç şikayetçi olamıyorum.hatta yazın bir bölümü de böyle gidebilir bence.ara ara gri oluyor gökyüzü,ki gri gökyüzünün bende yeri apayrıdır.bir de benim hala 30a yakın sınavım var,havalar ısınınca kim çalışacak onlara diye bencilleşedebilirim.yani gayet güzel bence bu mevsim.tadını çıkaralım.

ladin öldü dediler.büyüksün obama dedik, inandık.ladin ve saddam kavramları bilinçaltımda çok geniştir.onların en popüler dönemlerinde Türkiye'ye de sıra gelecek,biz de savaşa gireceğiz,bizi de bombalayacaklar diye korkardım ben hep.sonra da ama İzmir'in en kıyıda olduğunu, burayı bombalamayı ihmal edeceklerini,ya da bombalasalar bile tutturamayacaklarını bombanın denize düşeceğini düşünüp rahatlardım bir nebze.savaş çıksaydı cepheye silah taşırdık belki el arabalarıyla.hep hayat bilgisi dersi etkileri işte.ladin işten çıkarıldı diye bir yorum vardı,onu sevdim.bir yandan saddam'a üzüldüm ama niye o asıldı da bunu öldürüp denize attılar.saddam nerde yanlış yaptı bilemeyiz mahrem kısmını tabi.

22 ağustos var.şey düşündüm,mesela ben twitter kullanmaya başlamasaydım,bu denli yorum duymayacaktım bu konu hakkında.sanal dünyada herkes alim,filozof mu kesiliyor,yoksa sürü psikolijisi mi bilemiyorum ama ben her zaman bir konu hakkında yüzeysel bilgilerle bu kadar gürültü koparılmasını yanlış buluyorum.ilk anda okuduğum haber kaynakları ve twitterdaki yorumlar ve sonraki gün okuduğum açıklamalar çok farklıydı.ve hakaret etmek gerçekten çok ilginç.eleştiri donanım gerektiren bir olay,bir renktir.hakaret ise yapıcılığı olmayacağı kesin olan bir gerginlik.bu konuyu uzatmamak en iyisi tabi ama yasak gibi bir uygulama yerine daha farklı uygulamalar getirilse daha iyi olabilirdi.

bahçeli püskevitleri var.en başında güldüm videoya kendi kendime ama sonra kitlelere öncülük eden bir insanla dalga geçmek aykırı geldi.bu durumlarda sen onun seviyesine gel öyle dalganı geçersin diye düşünürüm,ki bir kişinin bile benimsediği bir kavramla dalga geçilmesi o kişiye saygısızlık anlamı taşıyabilir.konuşurken hassas olmak en iyisi.

seçim,oylar.siyaset farklı bir mecra.her işte işin ehli konuşurken dinlemekten zevk alıyorum.ve her kafadan çıkan ses gürültü ortamını artırıyor.siyaset yüce bir kavramdır ama tam kavranmadığı zaman ayrı gayrılıklar oluşturuyor.bu yüzden çoğu zaman siyaseti sevmediğimi duyarsınız benden.

ibrahim tatlıses öldü yazıyordu dün,içim cız etti ciddi ciddi.neyse ki asılsız.

ve gelelim en güzel gündeme.Prens William ve Kate Middleton düğünü.çok tatlı görünmüyorlar mıydı,tören de gayet şıktı.dünyanın gözünün önünde evlenmek nasıl heyecan vericidir bilemiyorum ama gelinlik çok sade ve şıktı.



Continue reading →
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Labels