Salı, Haziran 22, 2010

"Pers Prens"lerdeyiz

0 teşebbüs



Fantastik filmleri genelde tercih etmem.Alışılmışın dışındaki kıyafetler,hareketler yapmacık geldiğinden itici gelir bana.Gerçekci olmasını tercih ederim.Normal yürüyüp,normal konuşsun,yaşadıkları yer normal olsun,kot pantolon T-shirt falan giyinsin istiyorum karakterler.Bu yüzden Yüzüklerin Efendisi ve Karaip Korsanlarına bir türlü başlayamadım.
Pers prensin methini duymuştum,gitmeye karar verdil.Filme girmeden büyük tereddütler yaşadım,afişteki kıyafetleri görünce.Ama yine de bir cesaret girdim.
Prince of Persia oyunu vardı atari zamanında.1989 yılında Jordan Mechner tarafından geliştirilmiş bir oyun.İki boyutlu oyunda amaç prensesi kurtarmaktı.Sonra Prince of Persia 3D çıktı.Ubisoft firmasına telif hakları satıldıktan sonra oyun The sands of Time,Warrior within ve The two Thrones üçlemesiyle tekrar çıktı ortaya.3 boyutlu oyun en dikkat çekici özelliği akrobasik hareketlerin fazlalığıydı.
Pers prensi filmiinde de bu özellikler karaktere verilmiş,daha ilk sahneden.Görselliğinin yanı sıra filmin senaryosu orjinaldi. Hem aksiyon hem de mantıksal kurgu yönünden başarılı olmuş.
Oldukça hızlı geçti filmi izlerken zaman.Son sahneye kadar hiç sıkılmadım :)
Hareketliğinin yanısıra duygusallığı da cabası.Filmeden gayet mutlu ayrıldım,çıktığımda tebessüm ediyordum.
En çok hoşuma son sahneler gitti.Ama tabi ki filmin sonu söylenmez :)
Continue reading →
Cumartesi, Haziran 19, 2010

disqus.com

3 teşebbüs

Bloggerı seviyorum ama Tumblr daha çok özellikli ordan bir hesap açmıştım.Ama Tumblr'da yorum yazamıyor olmak saçma geldi.Biz de disqus.com'dan comment desteğine başvurduk.Aynı zamanda blogger için de kullanılabiliyor.Yorum yapmak için google hesabına gerek kalmıyor,takma adla yada facebook bağlantısı kurarsan yorum sahibi facebookta online ise direk facebook ismi görünüyor.Belli temalara veriyor disqus desteği.
Facebook uzantısını bir türlü yapamıyorum.Bağlantı yapılıyor gibi görünüyor ama tık yok.Ama bana özel bir kazık bu herhalde,yapan yapıyor.Azimle defalarca kez denedim 2 gündür ama nafile.
Görünümle ilgili farklı özellikler var.Ara ara kurcalayıp, değişiklikler yapmayı düşünüyorum.
Tabi ilk önce facebook connect olayını sonuca bağlamak lazım;ya kur şunu yada kurmayacaksan baştan belirt.
Ayrıca Tumblr temalarını beğenemiyorum bir türlü.Bir tanesini çok beğenmiştim ama o da benden çok kredi kartımla ilgilendi.Uğraşmaya değmez, şimdilik seçtim bir tane.Zamanla alıştıkça severim gibi geliyor,yada baktım olmuyor hayat bu temayla zor geçecek başka çözümler bulunabilir..
Continue reading →

Bir diş hekimi kolay yetişmiyii..

5 teşebbüs
Bir seneyi de böyle bitirdik 18.06.2010 itibariyle.
Tercih yapmaya karar verip son anda yaptığım sıralamalarda sevgili hoca ve arkadaşlarımı kırmamak için nasıl olsa bir üstteki yada bir aşağıdaki gelir diye öylesine yazdım tercih listeme fakültemi.Yoksa hiç aklıma gelen br bölüm olmamıştı öncesinde,ki bana normal şartlarda ağız çok uzak bir kavramdı.Babamın "diş hekimliği yazsak.." diye başlayan cümlesini nasıl yarıda kestiğimi hatırlıyorum.okuldayken yazdım ama hayatta inanmıyordum orasının geleceğini.Hem zaten ne alakam vardı,yakıştıramıyordum kendime herhalde.
Ve beklenen gün geldi,sonuçlar açıklandı.Gözlerimi açtığımda babamın ege diş olmuş sesini duydum ilkin.İlk bir algılayamadım,kavram kargaşası yaşadım.Ege dişhekimliğ,ben,ağız,diş,çürük,ağrıdan bağıran koltuk fobili hastalar...Bir süre ne yapsam da birleşmedi parçalar.Bu ilk şokun üstünde 30-45 dk kadar geçtikten sonra sanki yıllardır bunu istiyormuşum,hep bugünü bekliyormuş gibi bir kabullenme içerisine girdim."İstersen geçiş yapılabiliyormuş" önerilerine "hayır ben memnunum hep hayalimdeki bölümmüş bu,5 yılda bitiyor zaten" diye cevaplar vermeye başladım.
Yalnız bir sorunumuz vardı.Hayatı boyunca hiç diş sorunu çekmeyen bir insan diş hekimleri ne yapar ne bilsin.hadi o önümüzdeki 5 yılda öğrenilir ama bu fakülteye girmeden kayıt şartlarına bakmamış olmamız dolayısıyla tam teşekküllü sağlık raporu ayrıntısını atlamak kayıt gününü kaçırıp mazeretli gününde kayıt olmaya sebep oldu.
Başlamadan önce üst sınıflarla bölüm hakkında biraz konuşunca olaydan ne kadar uzak olduğumu farkettim."Sabundan ev yapıyoruz" cümlesi mesleki anlamda duyduğum ilk cümle olarak hafızama kazındı.
Ve okulun ilk günü,açılış konuşmasında"siz rahat bir öğrencilik hayatı bekliyorsanız şimdiden kapının yolunu tutun.Başka fakülteler kafede çayını yudumlarken siz hasta bakmaya başlayacaksınız."gibi yıldırıcı cümlelerin yanında"meşekkatli ama prestijli bir mesleğiniz var.bu fakülteyi herkes başta bırakacağım der ama sonradan vazgeçer." şeklinde moral cümleleri de yeralıyordu.
Bu konuşmanın üzerinden aylar geçmiş olması ne tuhaf şimdi,zaman bu su misali..demiyor mu zaten büyük üstad.
Peki bu diş hekimliği öğrencileri ilk senelerinde protez dersinde neler yapıyor?




-İlk ödevleri sabundan ev yapmaktır.Önce spatülün boy boy bıçak benzeri aletler olduğunu sonra da spatül kullanmayı,el becerisi kazanmayı ve yaratıcı olmayı öğrenirler.
-Bunun yanısıra milimetrik çizim kağıdına diş çizimleri yapıyorlar.
-sonraki ödevde sabundan diş yapmak öğretilir.burda önemli faktörlerden biri sabunun markasıdır.Yumuşak yada sert olması yapacağın işin başarısını etkiler.Banyo sabunu kokusu işte o zaman anlam kazanır.
-alçı aljinat kavramlarıyla karşılaşırlar.Verilen modelleri bu malzemelerle çoğaltıp bu modellere bakarak birebir sabun heykeltraşcılığı yapmalılar.elma yada çilek kokulu aljinat genelde ilk tercih edilendir.
-sonra ateş kavramı öğretiliyor.Fantom labaruvatuarları haricinde çalışmak üzere ispirto ocakları öneriliyor.İspirto ocaklarının hangi zamanlarda patlayabileceğinden bahsediliyor.Laboratuardaki back denen ateşlerde saçların nasıl tutuşabileceği hakkında anektodlar dinliyorlar.
-Ve mumdan dişlere geçiliyor.Bunlar pembe mum denilen tabaka mumlar.Önce mum sarma öğretiliyor.Bu işte en önemli nokta hava kabarcığı bırakmamak.Tabi bir de ateşi iyi kullanmak lazım.
-spatül ısıtmalar gösteriliyor.Mum işi için değişik yöntemler mevcut.İster elinle şekillendirme yapıyorsun,ister spatül yardımıyla.
-İşlerini parlatmayı öğreniyorlar.Bunun da değişik yöntemleri mevcut.Ateşi iyi kullanıp su ve peçete yardımıyla parlatılıyor yada kadın çorabı ve kremle.
-Eğer kış mevsimiyse ve grip tehlikesi varsa maske takmaları zorunluluğu geliyor.
-Sıradaki iş akril.Bu madde protezin önemli malzemelerinden,diş etinin yapıldığı pembemsi bir madde.Çevreye salgıladığı koku yakınlardaki canlılara kötü anlar yaşatıyor.
-Akril işi bilek işi.Bu ödevde çekiçler,sıcak su ocakları,sert pres makinaları devreye giriyor.Extra performans göstermek neymiş öğreniyorlar.
-Yeni micromotorlar çıkıyor almaları zorunlu tutuluyor,son teknolojiyi kaçırmamak adına.Bu motorlarla ödevleri parlatıyorlar.Ardından laboratuarın dev cila motorlarıyla devam ediliyor.Bir de uyarı geliyor gözünüze parça kaçarsa zarar verir diye.
-Tam çene modellerine kaplama yapma işlemine geçtiklerinde durum biraz daha ciddileşiyor.Bunlar gerçek diş boyutunda daha ince işler öncekilere nispeten.Rengarenk mumlarla dişin fizyolojisi veriliyor.Kadın çorabıyla parlatılıyor.
-Bu ödevi ilk yaptıkları zaman 3 hafta uğraşıp teslim ettiklerinde,not verme aşaması 140 kişi için sadece 40-50dk kadar sürüyor. Sadece bir bakışla veriliyor notlar ve ödevler geri dönüşümün yolunu tutuyor.İşte bu sahnede yürekler burkuluyor.
-Bu ödev için artikülatör diye bir alet aldırılıyor.Normal fiyatından 4 kat fazla ödeyeceksiniz deniyor.Tamam diyorlar,2 plastik bir metale servet ödüyorlar.Üst dönemlerin maskarası oluyorlar.
-Metal döküm ödevine geçiliyor.Bu mesleki anlamdaki en ciddi ödev.Mumdan hazırlanan modelajların metal dökümü yapılıyor.ciddi olduğu kadar da heyecanlı bir ödev.Kızgın fırınlar,maşalar,devasa döküm makinaları,metal kesme aletleri,çok durmaktan çatlayan maddeler var bu aşamalarda.Dökümün çıkmama ihtimali var üstelik.Bu en başa dönmek demek oluyor.dökümün çekiç yardımıyla çıkarma işleminde nefes almayı unutuyorlar bu yüzden.Mahşer alanı gibi oluyor ödevin çıktığı odalar;herkes heyecan,endişe.umut ve şüpheyle sonunu bekliyor.
-Bu dersin sınavında 2,5 3 saat veriliyor.canlı yayında modelaj yapıyorlar.Normal şartlarda en az 1 hafta uğraştıkları dişler için bu sürede yetişmeme riski büyük oluyor.
-Dönemlik 12 13 dersleri oluyor bu öğrencilerin.Hem pratik derslerde iyi iş çıkarmalılar hem de kağıt üstü teorik derslerde.

İşte bir sene böyle acısıyla tatlısıyla geçti.2.sınıf itibariyle artık dersler tam anlamıyla mesleğe yönelik devam edecek.3.sınıf ikinci dönemi kliniğe geçiliyor.Cerrahi,ortodonti,periodontoloji,pedio,tedavi..gibi klinikleri sırasıyla tamamlıyorsun.Her kliniğin 3 hafta kadar süresi var ve her klinikte devamsızlık hakkı 1 yada 2gün kadar.Hasta olsan bile gelmek zorundasın.Bunu duyduğumda hayatın ne kadar acımasız olduğuna karar verdim.
Her ne kadar alıştığım sayısallıktan oldukça uzak olsak da seviyorum bölümümü.İlerleyen yıllar ne gösterir bilemiyorum ama kliniğe geçince daha güzel olduğunu söylüyorlar,merakla bekliyorum o vakitleri de.
Hem artık teknoloji ilerledi ağız kokusunu bastırıcı drajeler bile var:)
Continue reading →

Bir çeşit ata sporudur bowling

0 teşebbüs

Sınavlar biter ve bowling yolu görünür ufukta.Bowlingin yeri apayrı.rengarenk boy boy toplar,gayet düzenle dizayn edilmiş labutlarıyla görsel bir şölen olmasının yanında tam bir beceri eğitmeni.
Kendimi bildim bileli severim bowlingi.İlk tanıtımı Taş devri yapmıştı. O zamanlar tabi o koca topları tutabilecek güç nerde şişeleri dizip minik toplarla oynardık oyunumuzu.Ama ben hiç ısınamadım o şekline.Kullandığımız şişeler fazlaca uçucu oluyor bu da oyun kalitesini düşürüyordu.Daha farklı şişeler bulmak yada şişelere biraz su doldurmak gibi çözümler üretmeye çalışmakla geçti çocukluğum.
Peki ya tutabilecek güce ulaşınca..Klasik tablo.sen ne kadar iyi gitsen de yan tarafta strikeleri dizip seni skorundan utandıran birileri mutlaka bitiverir.
Bowling bence sadece beceri işi değil bunun yanı sıra doğa üstü faktörlerin etkisiyle yürüyen bir oyun.Bahtında ne varsa o oluyor.Bu benim artık kanun olmaya çok yakın bir hipotezim bowling hakkındaki.
Topu iyi seçmek lazım bence.Hafif toplar fazla savruluyor,sapmaya uğruyor.Ağırların denge kurması daha kolay,atış kısmını iyi yapabilirsen tabi.Topların renkleri bile anlamlı; hafifler cırtlak ağırlar mat renkler oluyor.
Labutların ahenkli dizilişi yok mu bir de.o top gidip arkadan en olmayacakları devirdiğindeki ironik duyguyu hiçbir zaman yakalayamam heralde.
Ama eğer topa aksi bir hareket yaparsın da o da senin zavallı parmaklarını zedelerse,ki bu parmaklar geleceğinin sermayesiyse bowling bir anda gözünde farklı boyutlara girer.Bir oyundan çok bir risk olur..
Bowling böyledir işte.Bazen hayatı kavratır bazen de hayatın kendisidir.Adamına durumuna göredir mat ya da cırtlak.Hiç beklemediğin bir anda devrilir tüm labutlar,yada top gayet güzel alırken yolu birden sapıverir hiçbirşey anlamazsın.
Öyle yada böyle seviyorum bu oyunu.Özellikle yaz gününde klimalı salonlarda yapılabilecek en güzel spor kendisi.
Continue reading →
Çarşamba, Haziran 16, 2010

Aşağıdan yakıyorsun yukarıdan kapatıyorsun ya,Vavien o demek!

2 teşebbüs

Vavieni izlemeye karar verdim.imdb puanının düşük olduğunu çok tutulmadığını biliyordum ama sırf Engin Günaydın yapımı olduğundan merak ettim.Burhan Altıntop tiplemesi hayatımın tiplemesi.Abartılı tipleri seviyorum,bundan önce de İhsan Yıldırım vardı.
İlk dikkatimi çeken Engin Günaydın'ın sarıya çalan saçları oldu ama insanoğlu nelere alışmıyor sonradan alıştım.
Filmi izlerken çok gerildim.Özellikle Celal karakteri mutlu olmayı bilemeyen ve bunun için çabalamayan bir insanın çevresini ne derece olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor.Filmin nerdeyse bütün karakterleri olumsuz bence ama odaktaki yani yılanın başı Celal.Tokat'ın bir kasabasında çekilmiş film.
Kurgusu fena sayılmazdı bence, vaviene bağlama şekilleri hoşuma gitti.
Sonu tabi tatlıya bağlandı ve kendini affettirdi film.
Bu derece büyük çaplı bir mutsuzluğa tanık olmak insanın canını sıkıyor.
Zaten komedi filmleri yetersiz Engin Günaydın'dan da bu tarz yerine kendini alıştırdığı stilde filmler bekliyorum.Ki Türkiye'de sinema sektörünün en önemli parçası komedi filmleri.
Continue reading →
Salı, Haziran 15, 2010

bir bardak soğuk su

1 teşebbüs
ve kardeşimin son vukuatı..anotomi notlarımın arkasına resim yapmış..
Artık onların arkaları rengarenk ağaç ev insan ve dağ figürleriyle süslü.
Daha önce de defterlerimizi karalanmış bulurduk ama anatomi kıymetli:)
Continue reading →

dev tehlike

1 teşebbüs

Kendimi bildim bileli sivrisinekler en büyük düşmanımdır.Ne piknikler,ne geceler rezil olmuştur kimbilir bu kendi küçük ama zulmü büyük yaratık yüzünden.Olduğu yerden fersah fersah uzaklaşasım gelior bu yüzden.Ama ne yazık ki o beni pek sever.Asla pas geçildiğimi hatırlamıyorum.Ne kadar önlem alsamda sonuç,kaşıntılı dakikalar.
Baharın ilk başladığı sıralar küme küme uçuyorlar ya ağaç yakınlarında,işte o aylar en sevmediğim aylar oluyor.Üstün başın sivrisinek mezarlığı..
Acısı bir yana sıtma olmak işten bile değil.
Ayrıca kaşımamak lazımmış yarayı enfekte etmemek için.Ee bu mağdurlar kaşınmayıp da ne yapacak.
Bir de iğne,yada aşı yaparken söylenen bir laf var "çok acımayacak,sivri sinek ısırığı gibi." Hiç sivri sinek ısırmasına maruz kalmamış bir insanı kandırabilirsiniz belki boyutundan dolayı ama,yemezler..
Drosophilayı severim ama.biyolojinin banko soruları bu türden çıkar..:)
Continue reading →

rüyanın gerçek üzerindeki izdüşümü

2 teşebbüs

Günlerden birgün ben o zaman 2,5 yaşındayım bir rüya gördüm.Balkondayım ve aniden aşağıya düşmeye başlıyorum.O an akrobasik bir hareketle kendime tutunacak bir yer bulup havada asılı kalıyorum.Kara kara napacağımı düşünürken kurtarıcım babam geliyor ve beni çekip alıyor.
Uzun süre bunun rüya mı gerçek mi olduğunu ayırdetmeye çalıştım.Hatta başlarda gerçek olduğuna emin sayılırdım.Sonradan anneme anlatmaya kalkıp da tuhaf bakışlara maruz kalmış olabilirim.Ondan sonra tereddüt etmeye başladım sanırım gerçek olduğundan.
16,5 yıldır hala daha hatırladığıma göre büyük bir hikaye:)
Continue reading →

The person you have called can not be reached at the moment, please try again!

2 teşebbüs

Bomboş geçirmek istedim bugün günümü.sabah kalktım,kahvaltımı her zamankinden farklı yaptım.Yapmak istemedi canım yada bilmiyorum.Ard arda filmler izledim.Biri bitti gelsin diğeri.Ağır olanları kaldıramadım ama yarım kaldı onlar.En basitlerden izledim,normalde yüzüne bakmayacak olduklarımdan.Dışarı çıkasım gelmedi,kitap okuyasım da.internette gezindim bir hayli,sonra da evin içinde.Ne yazmak istedi canım,ne gitar cazip geldi.Mesajlara cevap yazasım gelmedi,msn açmaya üşendim.
Ve işin en garip tarafı ilk defa böyle bir yazı yazmaya karar verdim.
Continue reading →
Pazartesi, Haziran 14, 2010

İronik denilen bilinmez..

0 teşebbüs
98 yaşındaki bir adamın lotoyu kazanıp ertesi gün ölmesi

bu 2 dakika geçikmiş bir idam affı

düğün gününde yağmur yağması

tek ihtiyacın bıçakken on bin tane kaşık gibi

ve bu tam uçak düşecekken ne güzel birgün diye düşünmek..
Continue reading →
Salı, Haziran 08, 2010

edebiyat çalışıyordum

0 teşebbüs
"diş çekerken şiir mi okuyacakmışsınız?"
"hasta memnuniyeti gerekrse.."
Continue reading →
Cumartesi, Haziran 05, 2010

19'a veda partisi

0 teşebbüs



ve işte hayatımın 20. 5haziranı.bugün 5 haziranın bir diğer özelliği de sadece onu 20 kere yaşadım,diğer tarihler hala 19da.
geçen sene bu tarihte oy kullanabilecek olmama sevinmiştim de bu sene ne hissedeceğimi bilemedim.
onlu yaşlara veda etmek gerçekten dokunuyormuş insana.zaten herşeyin gittikce ciddileşmesi ilerleyen yaşların makus talihini sızım sızım hissettiriyor.ama ak saçlı sabahtan akşama torunlarını sayıklayan nene olmak da o kadar kötü olmasa gerek.
çizgi film izledim geçen inadına.oysa ben 12 yaşıma girer girmez çizgi film izlemeyi çocukluk olarak nitelendirmeye başlamıştım.o zaman da büyümek miydi acaba trend olan.güzel bir duyguydu road runnerın topitop kafasıyle düşüşüne gülmek,ya da tom'un başına bir tuğla düşüp pembe pembe şişmesini izlemek.
geçmişle ilgili yazı yazmaya girişmeyeceğim şimdi tabi ki.o kadar zamanım yok.ilerde uzun uzun anlatılacak bir konum ama bu benim.
çevre günü dolayısıyla mıdır ne yağmurlu geçiyor olması bugüne dair birçok planımı iptal ettirdi,ama gofret arası dondurmanın tadına vardım.akşamda yatılı bir buluşma..
lisede klasikleşen doğum günü partilerimiz 19. 5haziranla sona erdi.apar topar 15dklık tenefüste sipariş edilen pastaları öğle arasında doğum günü çocuğunun her seferinde durumu çakıp salağa yattığı kutlamalarda kaldı benim aklım.13snde dev pastaları devirmeyi bir daha yaşabilecek miyim bilemiyorum ama hiçbirşeyin tekrar beni o duygulara götüremeyeceğine eminim.
20li yaşlar çok daha hareketli olacağa benziyor,sorumluluklarla...
şuan bunları düşünmek için erken gerçi her ne kadar 20ye merdiveni çakmış olsam da hala daha 19'um,bu sene onlu yaşların haklarını sonuna kadar kullanmalı:)
Continue reading →

blog mu blog ne arar la bazarda gelmez bize o blogluk işler.

1 teşebbüs
bu köşe biraz daha geyik olsun. şimdilik bir başlayayım gaza gelmişken.edebiyattan uzak olsun.o tarz yazılara farklı blog açarım.önceleri yazmam öyle ulu ortalık yazım özel olmalı diyordum.bir süre blog açmakta dirensem de sonra açtım ama çok birşey farketmedi açıp açmamam arasında.ilgilenmedim pek,ayda yılda bir yazı.
yazı yazarken konuyu hep önemsemişimdir.bu sefer tarzım olmayan birşey deneyeceğim bu kısımda.herhangi bir konu hakkında,herhangi yorumlar.içimden bir ses çok sürmeyeceğini söylüyor ama gittiği yere kadar..
deftere yazmayı daha çok seviyorum,daha uygun kelime kolayıma geliyor.mavi defterim günlük tarzına yakın biraz.ben öldükten sonra onu yayınlama teklifi aldım.mavi saçlı kız gibi.ama öldükten sonra gelen şöhreti neyleyim ki ben.ilerde yazın işine girmeyi düşünüyorum bunun için de arşiv oluşturmaya başladım sayılır.
tabi burda yayınladıklarımın benim ilerdeki yazar hayalimle alakası olmayacak.
yeni blog hayırlı olsun,kendime istikrar diliyorum.
Continue reading →
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Labels