Çarşamba, Temmuz 27, 2011

dertlere deva damla sakızı

0 teşebbüs

damla sakızı dondurması mükemmel bir buluş.zaten ferahlatıcı etkisi olan damla sakızını dondurma şeklinde tüketilmesi extra ferahlık sağlıyor.iyi yapılmış yerden tüketmek gerek tabi.hem görsel olarak hem de çekince uzayan sakızlı dondurma ilk tercihlerim arasında olur benim.
İzmir ve sakız adasında yetişen ve herkesin sevdiği bir tat olmayan damla sakızını küçüklükte falım markasıyla tanıdım ben.şekerli ya da şekersiz ciklet seçeneği sunulur ve "şekerli sakız diş çürütür,aroması da yapay,çok zararlı çok" gerekçeleriyle yarı mecburi şekersiz sakızlara yönelirdim.çocukluk gözüyle zaman zaman o zararlı rengarenk boyalı sakızlar çok daha cazibeli görünüyordu ama her şey sağlık içindi.bazen boyası zararlı şekerli sakız çiğnerken eğer kimse görmezse sağlığın bozulmayacağını düşünmediğim de olmuyor değildi.zaten o zamanlar fazla seçenek bulunmuyordu.nane veya damla sakızı.ve genellikle mavi paketli damla sakızını tüketiyordum.şekersiz ciklet için nadir marka bulunuyordu ve tamamının damla sakızı seçeneği vardı.sonrasında diğer şekerli sakız markaları da kendi konseptlerine uygun olarak kullandı damla sakızını.
biraz daha sonraki yıllarda mutfakta da yaygınlaşmaya başladı.belki de hep yaygındı ama ben anca mutfakla ilgilenme çağına gelip farkediyor da olabilirim,kesin bilgiler sunamıyorum o kısım hakkında.kurabiyelerden tatlılara,yemeklerden pastalara birçok alanda kullanılıyor damla sakızı.damak tadına hitap edenler için ise vazgeçilemeyecek şekilde güzel lezzet sağlıyor.
mide rahatsızlıklarına iyi geldiği bilinir damla sakızının.mutfağın yanında tıp sektöründe de yaygın kullanım alanları mevcut.ve tabi benim için en önemli kısıma geliyorum;damla sakızı diş eti kuvvetlendiriyor,ağız kokusunu ve diş kanamalarını engelliyor ve balgam söktürücü etkisi de mevcut.ferah ve bakımlı bir ağız sunuyor.
damla sakızı ağacından kendi elinle çıkarıp çiğnemenin tadı ise bambaşka.
Continue reading →
Pazartesi, Temmuz 25, 2011

gizli anlaşma

1 teşebbüs
kardeşim ve kuzenimin kağıt üstü anlaşmalarını ele geçirdik.


yeni nesile el yazısı öğretiyorlar.okumak zor oluyor.Aynen aktarıyorum;
"Emine:bundan sonra ben Rıdvan'ın sevmediği oyunu oynamıcam.Ayrıca Rıdvan'ın sevebileceği oyunlar tasarlıyağım"
ve imzalar işte. :)
çocuk olmak ve çocuklarla yaşamak güzel şey.
Continue reading →
Cumartesi, Temmuz 23, 2011

bir iyilik yap kendine

4 teşebbüs
bitki çaylarının hayatımı ele geçirmesinin tarihçesini hatırlamaya çalışıyorum.küçüklüğümden beri özellikle nane limon,kekik,kuşburnu çaylarıyla haşır neşir yetiştim ben.siyah çaya alternatifti bu kokulu çaylar.daha çok soğuk kış günlerine aittir,beraber anılırlar.genel bir inanış var sanki,soğukalgınlığı durumunda içilince tedavi eder gibi.aslında maksat sıcak bir şeyler içip,üşüme hissinden kurtulmak.yani baktınız soğuk aldınız,üşüme hissediyorsunuz ısıtın suyu,evde yanınızda hangisi varsa atın içine için.üşüdükçe için hatta.günde kaç kere olursa olsun,istediğiniz kadar çok kere.
bitki çaylarının içi ısıtmanın yanı sıra,metabolizma artırıcı.bağırsak söktürücü hatta hormon düzenleyici gibi etkileri de var şüphesiz.son yıllarda zayıflama alanında ön vitrinde boy gösterdiler.bundan 4 5 yıl önce bir takım çaylar çıkmıştı.beşi bir yerde ismiyle prim yapan çayların biz de dahil birçok evde kendine yer bulmuşluğu var.diyetisyenlerin görüşleri bir çok madde gibi bitki çaylarının da tek başına bir işe yaramayacağı,spor ve diyetle kilo kaybı yanında mineral kaybını dengelemede yardımcı olacağı yönünde.alternatif tıpın botanik kısmı ve tıp bu noktada çelişebiliyor zaman zaman.bence yardımcı olacağına inanmak,en azında psikolojik açıdan büyük destek.
suyla çayı beraber kaynatmak toksik etki açığa çıkaracağı için,önceden kaynamış suya bitkiyi atmak daha yararlı.
benim nezdimde kuru bitkilerinin pabucu,poşet çayların yaygınlaşmasıyla dama atıldı.doğadan bu işte ipi göğüsleyen taraf.papatyasından ada çayına,zencefilinden ıhlamuruna,elmasında vanilyasına,karışım çaylarına her çeşidinden zevk alıyorum.ara ara promosyon bardak vermesi de daha bir bağlanmama sebep oluyor.en son form çaylarının yanında verdiği bardağın fikrini ise çok sevdim."kadınlar bazı şeyleri kaybetmeyi sever"sloganlı ince belli bir kupa.küçük kardeşimin bardağa bakıp bakıp "abla bu senin gibi ince belli" diyerek kendi göbeğini içeri çekerek "ben de ince belli oldum" dediği...güzel satış stratejilerini ve yeni bardağımı çok sevdim.
az önce kardeşimle kahve içerken her ikimiz de birbirimizden habersiz doğadan bardağını tercih ettiğimizi farkedip gülüştük bir süre.eski bardağı ise fazla göbekliymiş.

Continue reading →
Cuma, Temmuz 22, 2011

adını ne koydun?

4 teşebbüs



bir bebek hayata gözlerini açıyor,yepyeni bir evrene geliyor bambaşka,doğuyor yani.ve çevresindeki birkaç insan ona bir şey diyor sonrasında herkes ona o şeyle sesleniyor.
isim çok ilginç bir kavram.isim değil de ilginç olan aslında daha çok bunun genellikle ebeveynler olmak üzere başkaları tarafından seçilmesi ve geri kalan hayatın o seçimle yaşanması.çok şeyler söylenir isim konulurken çocuğa.ismin karakteri etkileyeceği bu yüzden anlamı güzel isimler seçilmesinin daha güzel olacağı mesela.ya da çocuklarının tümünün ismini benzer koyanlar,anne ve babanın koyacağı ismi ortak her ikisinin ismine benzetmeye çalışanlar,çok sevdiği birinin ki genelde bu büyükannenin,büyükbabanın,babanın askerlik arkadaşının,annenin lise arkadaşının ismi olmak üzere seçenler.bu isimler bizim yerimize seçiliyor ve biz onla yaşıyoruz,bir tür miras da denebilir.
adaş diye bir kavram var,ya da aynı isimdeki insanların birbirini yakın hissetme kuramı diyelim.mesela şey olsa,ismini koyan kişi farklı bir seçim yapsa.ismin farklı bir isim,düşünsene herşey değişecek.kendine yakın hissettiğin kişiler,alfabetik sıralı listedeki sıralaman,hatta aynı puan aldığın sırf isimden kaybettiğin sınavda öne geçebilme imkanı belki ya da daha da aşağıya iniş,seni temsil eden harfin değişmesi ve en değişiği de artık isminle seslenişin vurgusu bile farklı.
seni temsil eden harf dedim ya,bence ismin baş harfi insanı temsil eder.aslında bu küçüklükten kalma bir oyunumuzdu bizim ama bilinçaltımda ben hala "ş"yim.ş beni temsil ediyor.
yeni doğan bir çocuğa isim verebilmek çok cesaret isteyen bir şey bence.o insan muhtemelen o isimle hayat sürecek.değiştirme ihtimali de var tabi ama hayatının en alaya mahkum döneminde ilkokulda birçok lakaba maruz kalabilir senin seçtiğin isimle.o dönem öyle fenadır ki,hiç tahmin edemeyeceğin şekilde bulunabilir alay konuları.alay olmasa bile sevmeyeceği bir isim seçtiğini düşünmek bile kötü.bu yüzden ben isim seçerken geri planda kalmayı tercih edeceğim sanırım.atarlı bir şekilde gelip "ismim keşke farklı bir şey olsaydı,hiç sevmiyorum,kim koydu bu ismi bana" derse,yarı mahcup "ne varmış isminde,çok güzel,sana da çok yakışıyor" diye savunmaya geçmektense,ellerimi iki yana açıp "ben yapmadım o yaptı" demek daha eğlenceli.tabi çok sevme ihtimali de var ismi,o zaman ses çıkarmayabilirim.
şaka bir yana,gerçekten isim seçimi çok önemli bence.şiir gibi Piraye diye seslenilmek var mesela.bütün isimler güzel tabi ki ama bazı isimler daha güzel.tamamen göreceli şüphesiz bu güzellik,mühim olan sahibinin zevkini tutturabilmek.
Continue reading →
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Labels